Prof. Dr. Bekir TATLI Feyizler SOFRASI Alperenler Divanı
MEHMET FEYZİ EFENDİ HAKKINDA NE DEDİLER?
"Hayatımın En Huzurlu Gecesi" 1976 yılında Keles Kaymakamı idim.
Ilgaz Kaymakamı iken adını çok duyduğum ama tanıma fırsatı bulamadığım Kastamonulu
Mehmed Feyzi Efendi Hazretleri'yle görşmek istedim. Bu niyetle tek başıma Kastamonu'ya
geldim. Oraya gece vardığım için otel aramaya başladım. Otellerin hiçbirinde
yer yoktu. Bu yüzden Nasrullah Camii'nin şadırvanının başında sabahladım. Hayatımda
o geceki gibi tatlı bir huzur duyduğumu hatırlamıyorum. Sabahleyin namazdan
sonra cemaate sordum. Cemaatten birisi bana, Hoca Efendi'nin orada bir yakınının
bulunduğunu, onun beni götürebileceğini söyledi. Meğer o zat Hoca Efendi'nin
kayınbiraderi olan Camcı Hacı Enver Eroğlu imiş. Önce beni dükkanına götürdü.
Dükkanını açtı ve bana orada kahvaltı yaptırdı. Sonra birlikte Hoca Efendi'nin
evine gittik. Evde benim ilk dikkatimi çeken, adeta gözlerinden ışık çıkan bir
insan oldu! Bende öyle bir etki uyandırdı. Sonra oturduk. Benim ona tasavvufla
ilgili soracaklarım vardı, bir takım problemlerim vardı; onları sormak için
gitmiştim. Ancak soruları sormama gerek kalmadan o soruların cevabını uzun uzun
anlattı! (...)" |
"Az Yiyip Yaşamak da, Cok Yiyip Hazmetmek de Kerâmet"
Onda dikkatimi çeken diğer bir hususiyeti, yemekte benimle birlikte bayağı yemek yemesiydi. İçimden: "Bir insan bu kadar yemek yiyerek böyle firâsetli olabilir mi?" filan diye geçirdim! Çünkü kendisi hem fasih, hem beliğ ve talâkatlı konuşuyordu. Sanki ağzından sözler yağ gibi akıyordu. Herhalde düşüncemi okudu ki, şöyle bir söz söyledi: "Az yiyip yaşamak da kerâmet, çok yiyip hazmetmek de kerâmet!" Dışarı çıkınca içimden geçirdiğim düşüncemi söyledim. Onlar Hoca Efendi'nin aslında günde bir defa yemek yediğini, sadece öğlen yemeği yediğini; sabah ve akşam yemediğini, bu yüzden bana çok yemek yer gibi geldiğini belirttiler. Bu şekilde hatıralarını muhafaza ederek döndüm ve yıllar sonra cenazesinde de bulunmak nasip oldu.
(Şaban Kalaycı, Mehmed Feyzi Efendi'den Menkıbeler-Karanlıktan Nura, s. 168-169, Hamle Yayınları, İstanbul)